Turks > Nederlands <> Nederlands > Turks Woordenboek |


Turks > Nederlands <> Nederlands > Turks Woordenboek.
Türkçe > Felemenkçe <> Felemenkçe > Türkçe Sözlük.
Türkçe > Hollandaca <> Hollandaca > Türkçe Sözlük.
77238 Kelime - Woord.


'bir şey' Kelimesinin Anlamları:

aan de stellen bir şeyi teşhir etmek, birinin kirli çamaşirlarini ortaya
aan het brengen birine bir şeyi kavratmak, zijn gebruiken aklini
aan iemand (iets) hebben birinden (bir şeyden) hoşlanmamak, nefret etmek
aan iets bir şeyin kötü yanlarini düzeltmek, 3 (afschuren) siyirmak
aan tot iets bir şeye katkida bulunmak, 2 (gift) bağiş, hibe,
aan ya/e bir şeyi tutturmak
aandacht op (y)a/e dikkatini vermek, de blik op iets bakişlari bir şeye
aandrang israr, met iets verzoeken bir şeyi israrla rica etmek
AANGEWEZEN op iets zijn bir şeyle yetinmek zorunda olmak,
abuk sabuk bir şey onzin d. nonsens d.
aç durmak 1 arm zijn, 2 (bir şey yememiş olmak) nuchter blijven, niets eten
acele ettirmek / 1 (birini iemand haasten, opjagen, 2 (bir şeyi
aceleleştirmek (bir şeyi) iets bespoedigen
achter de hebben bir şeyi yedekte bulundurmak, ihtiyatan elinde
ACHTERWEGE z, iets laten bir şeyi yapmamak, ihmal etmek,
açiğa kavuşturmak, iets bir şeyi aydinlatmak, bir şeyi açiklamak, II gs,
açik bir hava, van iets krijgen bir şeyin kokusunu almak, bir şeyi sezmek,
açiklik kazandirmak, izah etmek, iets met voorbeelden bir şeyi örneklerle
açiklik, aydinlik, bulutsuzluk, iets tot brengen bir şeye açiklik
acıma (ağrı) pijn d. 2 (birine, bir şeye üzülme) medelijden mededogen
açiyor, (uit het ei komen, civciv) çikmak, 5 ergens bir şeye çözüm
af bir de sen öde! 3 iets op iemand bir şeyi birine yüklemek, bir
AFBREUK doen aan iets bir şeye zarar vermek,
AFHANDIG iemand iets maken bir şey birinden kurnazca aşirmak,
afwinden, (düğüm) losknopen, losmaken, ontwarren, 4 (buzlu bir şeyi
ağza koyacak bir şey iets om te eten
ağzına almamak (bir şeyin adını) / n/ het ergens niet graag over willen
ahim şahim bir şey değil
ahım şahım bir şey değil Het is niet bijzonder. Het is niet veel zaaks.
aileye özgü bir şey, bizim aileden geliyor, bizim ailenin yapisidir, zit er
akil erdirmek, (bir şeye) akli ermek, dat versta ik niet onu anlamiyorum,
akilda tutmak, unutmamak, kulağina küpe etmek, 3 zich van iets bir şeyi
aklini çelmek, iemand iets birine bir şey yapmamasini tavsiye etmek,
alaşaği etmek, korte met iets maken bir şeyin çabucak icabina bakmak
aldiriş etmiyor, hiçbir şeyden rahatsiz olmuyor,
alinti yapmak, iets uit en boek kitaptan bir şey almak, vreemde woorden
alışmak vertrouwd raken met iets/iemand, 4 (bir şeye ilgi duy warm
alişmak, zich iets bir şeye alişmak,
aliştirmak, een dier op iets hayvani bir şeye aliştirmak, 2 (v,
allemaal/alles ... wat de slaat ... dan/ den başka bir şey değil, tegen
almak, danişmak, bij iemand ergens naar birinden bir şey hakkinda bilgi
almak, iets onder en brengen bir şeyi sözcüklerle ifade etmek, dile
almak, tereddüt etmek, met iets bir şeyi sallamak, bir şeyi ağirdan almak
almak, yaziya dökmek, iets op een bord bir şeyi tahtaya yazmak, met de pen
almamak, iemand iets voor ogen bir şeyi birinin gözleri önüne sermek, paal
als afkan yapabileceğinden daha fazla, iets alleen niet bir şeyi
andere rechtbank başka mahkemeye havale etmek, 2 naar iets bir şeye
anket, doen naar iets bir şeyi incelemek, araştirmak, markt piyasa
anlaşabilmek, plezier in iets bir şeyden zevk almak, 2 (merken) rastlamak,
anlat! iets naar zijn helpen canina okumak, bir şeyi bozmak, mahvetmek,
anlatmak istemek, içinde sindiremediği bir şeyi olmak
anlayamamak, ervan op aan bir şeye güvenmek, itimat etrnek, er niet omheen
apar topar, zich iets op de halen bir şeye maruz kalmak, 2 (persoon)
arabanin onun için bir anlami yok, zegt die naam je iets? bu ad size bir şey
araya girmek, nüfuzunu kullanmak, el atmak, 2 diep in iets bir şeyde derin
ARGUSOGEN iets met bekijken bir şeye aşiri kuşkuyla bakrnak, bir
ateş etmek, 4 op iemand (iets) biri (bir şey) hakkinda kötü
atla- aanvliegen, chargeren, 2 (bir şeyi almak için vb.)
ayrintili, açik ve tam, açikça, iemand iets vertellen birine bir şeyi
bağlamak, (blik, oog) dikmek, zijn ogen op iets gözlerini bir şeye
BALEN gs, (baalde, h, gebaald) van iets bir şeyden bikmak,
BALLON (s) balon, een netje oplaten balon uçurmak, (bir şeyi
başka gemiye bağlamak, 2 fig/mec iemand ayak üstü birine bir şey
batmak, fig/mec aan iets bir şeyi yapmaya mecbur olmak, bir şeye bağli
BEAUTY (s) güzellik, güzel bir şey, güzel bir kimse,
bedoeling amaç o değil, meram o değil, meer dan dan/den başka bir şey
BEDUCHT korkmuş, zijn voor iets/iemand bir şeyden/birinden
begrepen, (gerçekten) eigelijk, kortom, Nitekim hiçbir şey göremedim,
BEKLAG şikayet, zijn doen over iets bir şeyden şikayet etmek,
beklenmedik bir anda (ile) ortaya çikmak, bir şeyle görünmek
bekomst zijn van iets, hebben bir şeyden gina getirmek/bikmak,
beletten engellemek, durdurmak, mâni olmak, iets bir şeyi engellemek
BEMINNEN g, (beminde, h, bemind) sevmek, iets (iemand) bir şeyi
beni hiç mi hiç irgalamaz, geen van iets snappen bir şeyden hiç
BENIEUWD merakli, naar iets zijn bir şeye merakli olmak, bir
benim hesabima, iets in brengen bir şeyi hesaba yazmak/geçmek, houden
BENUL geen hebben van iets bir şeyden anlamamak, hij heeft
BEPAKKEN g, (bepakte, h, bepakt) iets bir şeyi yüklemek,
BESCHAAMD z, utanmiş, mahcup, zich over iets bir şeyden utanç
BESCHERMING koruma, himaye, iets (iemand) in nemen bir şeyi
BEU (van) iets zijn bir şeyden usanmak, bikmak, ik ben het
BEWARING emanet, iemand iets in geven bir şeyi birinin
BEWONDERING hayranlik, voor iets hebben bir şeye hayran olmak,
beyhude, iets proberen bir şeyi boşu boşuna denemek
BEZETEN düşkün, deli, van iets zijn bir şeyin delisi olmak,
BEZIT mülkiyet, mal, varlik, mülk, iets in nemen bir şeyi
BEZUREN g, (bezuurde, h, bezuurd) iets bir şeyin acisini
biçimsel davraniş, formalite, iets als een beschouwen bir şeyi formalite
biçmek, iets te hoog bir şeye fazla değer biçmek, iemands leeftijd
BIJDOEN g, (deed bij, h, bijgedaan) ergens iets bir şeye bir
bilememek, bir şeye çare bulamamak, b) (niet kwijt kunnen) bir şeyi başindan
bilgi vermek, iemand over iets birine bir şey hakkinda bilgi vermek,
bilinen, taninan, worden bilinmek, iemand iets maken bir şeyi birine
biliyor, met ilgi ile, tonen voor bir şeye ilgi göstermek, veel
bilmiş olmak, kendini bir şey sanmak, kendini dünyanin akillisi sanmak,
bir avukat tavsiye etmek, zich aanbevolen houden (voor) bir şeye her
bir dere dolar, als de voor iets zijn bir şeyden ölesiye korkmak,
bir şevden almak, ayirip almak, bij iemand iets birinden bir şeyi
bir şey anlamadım, Ik heb geen plezierige vakantie gehad. 7 yanlış anlamak
bir şey bilmiyor, haberi yok, iets uit de krant bir şeyi gazeteden
Bir şey degil Niets te danken, geen dank
Bir şey değil Niets te danken, geen dank
bir şey değil Graag gedaan! Niets te danken!
bir şey değil, teşekküre değmez, mernnuniyetle, Dank u! teşekkür
bir şey göndermek, 3 (toebehoren) ait olmak, dat komt ons toe bize ait, 4
bir şey iets s iyi bir şey, 3 (nut) fayda, çikar, yarar, voor iemands eigen
bir şey iets, een ding
bir şey olarak görmek, birini bir şey sanmak, birini bir şey yerine koymak,
bir şey sağlamak, 2 (baten) yaran dokunmak, yaramak, 3 (verplegen)
bir şey sanmak teleurgesteld worden (door misrekening enz.)
Bir şey söylemedim. Ik heb niets gezegd. öyle bir şey iets
bir şey söyleyebilir miyim? wat zeg je ervan? ne dersin? wat zegt u? pardon?
bir şey söyleyemem!
bir şey üzerine biri ile konuşmak, 6 (bevallen) hoşa gitmek, hoş
bir şey yok! tehlike yok! in (geval van) gerektiğinde, tehlikede, tehlike
bir şey, van dik zaagt men planken kaba tahtadan kalas olur, kaba saba iş
bir şey, zon lawaai heb ik nog nooit gehoord böyle bir gürültü ömrümde
bir şeyde becerikli olmak
bir şeyde parmağı olmak / n/ in iets betrokken zijn, de hand,in iets
bir şeyden bikana kadar bakmak, güzelliğini kaniksamak, 2 iets van
bir şeyden çakmamak ergens geen kaas van gegeten hebben, er geen bal van
bir şeyden hiç bir şey anlamamak
bir şeyden hiçbir şey anlamamak, elkaar de toespelen paslaşmak,
bir şeyden hoşlanmak, geen meer kunnen zeggen a) tika basa yemek,
bir şeyden iyi beklentisi olmak, umutlanmak, iets niet meer zien bir
bir şeyden karli çikmak
bir şeyden kumılamamak) iets niet kunnen vermijden, ergens niet aan kunnen
bir şeyden utanmak, bir şeyden utanç duymak, sikilmak, zij zich zoiets te
bir şeyden vazgeçmek, el çekmek, bir şeyi birakmak, hij liet niet af
bir şeyden zevk almak, haz duymak, met zevkle, een voor de ogen göz
bir şeye (birine) doğru gitmek, ilerlemek, adimlamak,
bir şeye bağlanmak, II gs op (y)a/e tutmak, yapişmak
bir şeye bakip durmak, başlamaya cesaret edememek
bir şeye başlamak, in het başlangiçta, başinda, van het tot het
bir şeye benzememek geen nut hebben, nutteloos zijn, geen zin hebben
bir şeye dikkatini çekmek
bir şeye dikkatini çekmek,
bir şeye dokundurmak
bir şeye geri dönmek, 3 (nogmaals komen) tekrar gelmek, kom morgen maar eens
bir şeye için için sevinmek
bir şeye iets betreuren, erg vinden
bir şeye ilgi göstermek, ehemmiyet vermek, op een voorstel bir teklife
bir şeye inanmak, öylesine inanmak, dat is oude eski hikaye
bir şeye karar vermek)
bir şeye karşi koymamak, moeten wij daar nu maar in ? ona
bir şeye kulak asmak, II gs, tot iets bir şey meyletmek, eğilim göstermek,
bir şeye tebessümle bakmak
bir şeye teşvik etmek, coşkulandirmak, birinin ilgisini uyandirmak, II gs,
bir şeye uğramak, maruz kalmak
bir şeye uymak
bir şeye/birine karşi koymak, op een vraag niet bir soru cevaplamak, op
bir şeyi ağira almak, ciddiye almak, bir şeyden dolayi kederlenmek,
bir şeyi anlaşilir hale getirmek,
bir şeyi anlayamamak
bir şeyi asla/hiç yapmamak, voor hetzelfde ayni şekilde/ölçüde, geen
bir şeyi banda almak, een film film çekmek, 9 (tot zich nemen) emmek,
bir şeyi başka bir şekilde denemek, nog heel wat voor de hebben
bir şeyi baştan savmak, bir şeyden siyrilmak/kurtulmak, iemand
bir şeyi belirlemek,
bir şeyi bir şeyle değiştirmek, birini verip diğerini almak, değiş tokuş
bir şeyi bir tür malumat olarak kabul etmek, bilgi mahiyetinde kabul etmek,
bir şeyi birindcn görerek öğrenmek, de straat caddeyi bakarak
bir şeyi birinin başina kakmak, het je van de zalm alasi, en iyisi, en
bir şeyi birinin yaptiğini söylemek
bir şeyi çok övmek, ballandirmak, göklere çikarmak, yüceltmek
bir şeyi dayatamazsin, een deur kapiyi zorlamak, 2 (doen groeien) vaktinden
bir şeyi dörde bölmek, met deuren dört kapili, met motoren dört motorlu,
bir şeyi embriyon halinde bastirmak, kökünü kazimak, köküne kibrit suyu
bir şeyi en ince detaylarina kadar anlatmak, iciğini ciciğini anlatmak
bir şeyi geri çevirmek, kabul etmemek, reddetmek, 2 (vellen) jur/huk
bir şeyi gözüyle yemek, aç gözlüce bakmak, a/e göz dikmek, onder vier
bir şeyi hatirlatmak
bir şeyi hayati ile ödemek, ergens voor cezasini çekmek, cezasini
bir şeyi incelemeye gönderrnek, 3 betaalbaar na ibrazinda ödenir
bir şeyi kapali kapilar ardinda görüşmek, een vogel in de kooi kuşu kafese
bir şeyi kendi sorumluluğu altina almak, op eigen mesuliyeti kendine olmak
bir şeyi kulağina küpe etmek, de muren hebben oren yerin kulaği vardir, nog
bir şeyi olmak
bir şeyi sezmek, farkina varmak, bir şeyi (araştirip) öğrenmek, keşfetmek,
bir şeyi uygulamak, pratiğe dökmek, 2 (clientele) müşteriler, kwade en
bir şeyi yanliş değerlendirmek, iets als een belediging bir şeyi hakaret
bir şeyi yapabilmek/bilmek, hij kan me wat başka kapiya! ne yapacağimi ben
bir şeyi yüklemek, birinin başina bir şey sarmak II f, g, (schepte op, h,
bir şeyi yürütmek, aşirmak
bir şeyin doğruluğunu kabul etmek, 2 tanimak, de onafhankelijkheid
bir şeyin kabahatini birine yüklemek, 3 (zonde) günah, * belofte maakt söz
bir şeyin sözünü etmek
bir şeyin tadinda olmak, dat smaakt lezzetli, tatli, smaakt het u?
bir şeyle ciddi ilgilenmek, bir şeyin içine dalmak
bir şeyle övünmek, bir şeyle iftihar etmek
bir şeyle zenginleştirmek
bir şeyler atiştirayim, 2 (ofschoon) diği halde,
birakmak, b (staken) grev yapmak, 4 zich erbij pes etmek, bir şeye razi
birakmak, geen twijfel kuşku birakmamak, 2 iets aan iemand bir şeyi
birakmak, het er/daarbij bir şeyi bitmiş kabul etmek, zijn/iemands doen en
birakmak, het niet zo nemen (bir şeyde) kalender davranmak, bir şeyi fazla
birakmamak, een oog(je) in het houden bir şeye göz kulak olmak, onder gaan
birbiri ile iyi anlaşmak/geçinmek, met iets kunnen bir şeyle başedebilmek,
biri ile (bir şeyle) ilişkisini kesmek, birinden (bir şeyden) yüz
biri/bir şey için bir şey vermeye hazir olmak, birine/bir şeye verebilecek
birinde/bir şeyde cevher görrnek
birinden üstün olmak, iets (de) baas kunnen bir şeyle başa çikmak,
birine bağlan- ) zich aan iemand hechten, 7 (bir şey üzerinde
birine bir şeyi gelecek hayali olarak göstermek, birine hayli bir şey vaat
birine bir şeyi ödettirmek, bir şeyi birinin yanina birakmamak,
birine denk gelmek, birinden aşaği kalmamak, tegen iets bir şeye
birine tahsis etmek, bir şeyi birine ayirmak, deze kamer is bestemd
birine/bir şeye yardim etmek
birini bir şeyi savunmak, 5 tegen iets (iemand) bir şeye (birine) karşi
birini yakindan tanimak, iets van bekijken bir şeyi yakindan incelemek, II
birinin hakki olduğunu belirlemek, bir şeyi birinin hakki olarak göstermek,
biriyle muhatap olmak, biriyle ilişkiye geçmek zich met iets bir şeye
BLAUWBLAUW iets maar laten bir şeyi geçiştirmek, bir şeyin
blazen plat/argo hiç bir şey bilmiyor, Hanyayi Konyayi bilmiyor
BLITS I de met iets maken bir şeyle ilgi çekemek, je maakt de
blussen, mec./fig. (birini bir şeyden iemand zijn interesse
boğazlamak, over kop iets doen bir şeyi alelacele yapmak, apar topar
bone op inhakken bir şeyi kabaca ele almak, bir şeye kababaca
böyle, iets maar verstaan bir şeyi şöyle böyle anlamak, kismen anlamak
boyun eğmek, pes etmek, voor iemand (iets) birine (bir şeye) pes etmek
bozuk para, II h, iets s küçük bir şey, in het verkopen perakende satmak,
brieven posta kutusu, er kwam niets uit de yeni bir şey yok,
BROEKZAK ( ken) pantolon cebi, iets kennen als zijn bir şeyi
BROKJE (s) kirpinti, minnacik bir şey, een lekker lezzetli
BRUI fig/mec de aan iets geven işi birakmak, bir şeye artik
bu işte bir şeyler var Er zit een luchtje aan. Er schuilt een addertje
buitensporig görülmedik, acayip, (prijs) fahiş, iets s acayip bir şey
bulaştirmak, zich door iets laten bir şeye kapilmak
bulmak, bir şeyin içinden çikmak, bir şeyi çözmek, ergens voor bir şeyi
bulundurmak, de en afhouden van dan/den uzak durmak, (bir şeye)
bulunmak, over iets bir şey hakkinda tartişmak
büsbütün, iets vergeten bir şeyi tamamen unutmak, dat was verkeerd
büyükler, iets s büyük bir şey, de grote stad büyük şehir, de groten
CADEAU (s) armağan, hediye, iemand iets geven birine bir şey
çalım satmak 1 (kendini bir şey san zich arrogant gedragen, 2 (gösteriş
canlandirmak, canlandirmak, sembolize etmek, iemand/iets birini/bir şeyi
çekinmek, cesaret edememek, niet iets te doen bir şeyi yapmaya cesaret
çekinmek, yapmaktan korkmak, zijn dat iets gebeurt bir şeyin
çekmek II f, gs, (maalde, h, gemaald) ergens niet om bir şeye aldirmamak,
çene çalmak, over iets bir şey hakkinda konuşmak, dan/den bahsetmek,
cesaretlendirmek, iemand tot iets birini bir şeye şevklendirmek,
çevirmek, (niet toestaan) iemand iets birine bir şeyi müsaade etmemek,
CHOCOLADE çikolata, er geen van kunnen maken bir şeyden
ciddiye almarnak, göz ardi etmek, bir şeye aldirmamak, 5 (vastleggen in
çikmak, voor (iemand) iets (biri) bir şey için bir şeyler yapmak,
çikmamak, hij zegt noch ba ağzini açip bir şey söylemez,
çiselemek, iets met water bir şeye su serpmek,
çocuk, er is geen je aan de lucht tehlikeli bir şey yok, korkacak bir şey
çok hayat tecrübesine sahip olmak, görmüş geçirmiş olmak, her şeyden bir şey
çok yakindan takip etmek, iets op de volgen bir şeyi çok özenli/harfi
CONTENT hoşnut, memnun, ergens niet mee zijn bir şeyden
CRIME het is een çok adi bir şey
da bilinen bir şeyi tekrarlamak, iemand de uitzetten birini kapi
dag met je je el salla, iemand iets aan de doen birine bir şey sağlamak,
dağitmak, suiker over iets bir şeyin üzerine şeker serpmek
DAGLICHT gün işiği, gün, iets bij bekijken bir şeyi özenle
damgasini vurmak, bir şeyde çok iyi uzman olmak, nemen op iets bir şeye
dan dan/den başka bir şey istememek, je moest maar naar buiten gaan
DANK teşekkür, şükran, geen ! bir şey değil! sözü mü olur!
dat snijdt geen o bir işe yaramaz, bu bir şey ispatlamaz, işimize yaramaz
davranmak, iets bir şeyin yapilmasina diretmek,
davranmak/yararlanmak, başka bir şeyden önce oluşmak,
dayanmak, tahammül etmek, kaldirmak, zo iets kan ik niet böyle bir şeye
dayanmak, tegen iets bir şeye yaslanmak, dayanmak II f, gs, (steunde, h,
de af vragen direkt sormak, en paard noemen hiçbir şey gizlememek, een
de en kunnen bir şeyle idare etmek, bir şeyle ne yapacağini bilmek, vaste
de laten bir şeyi yanda birakmak,
de zijn bir şeyde çiraklik yapmak, çirak olmak III h, (bereide dierenhuid)
de arm birini kollarina almak, iets op zich bir şeyi taahhüt etmek, bir
de grond krijgen hiçbir şansi olmamak (bir şeyi halletmeye vb,) kimseden
de mouw birine bir şeyi yutturmak
de staart kuyruğu kisaltmak, 2 op iets bir şeyde kisinti yapmak, op het
DEALEN gs, (dealde, h gedeald) 1 in iets bir şeyin ticaretini
değerlendirmek, iets juist bir şeyi doğru değerlendirmek II h, mijns s
deliklerini kapatmak, fig/mec iemand iets birine bir şeyi yamamak,
denemek, yapmaya gayret etmek, iets bir şey için elinden geleni yapmak
dengi olmak, eşiti olmak, iemand in iets birine bir şeyde eşit
derin düşünmek, over iets bir şey hakkinda derin derin düşünmek
dertte olmak, bir şeyle sorunu olmak
desteklemek, destek sağlamak, iemand in iets birine bir şeyde
dev, kocaman/koskoca bir şey, een van een vis kocaman bir balik,
devam et! ergens achterheen bir şeyin peşine düşmek, bir şeyi araştirmak,
devretmek, iets aan iemand birine bir şeyi resmen devretmek, 2 (v, ziekte)
dichtbij/naderbij brengen, 3 (birini bir şeye inandır iemand
diken diken olmak, voor (van) iets bir şeyden irkilmek, bir şeyden
dikkat gösterme oplettendheid d. 4 (bir şeye yoğunlaşma) concentratie d.
dikkatimi dağitacak bir şeye ihtiyacim var, 2 taalk/dilb türetme,
dikkatli davranmak, birini/bir şeyi korumak, hij moet worden ona nazik
dilinin altında bir şey var Er is iets dat hij wou zeggen, maar hij is er
dişkulak, iemand iets in het fluisteren birinin kulağina bir şey
doen böyle bir şey yapmaya utanirlar, böyle bir şey yapmayi utanç sayarlar
doen geloven birini bir şeye inandirmak, door schade en schande wordt men
doktorali kimse, zich van iets maken bir şeyi mülkiyetine almak, ele
dolamak, iets in een krant bir şeyi gazeteye sarmak
doldurmak, mermi vermek, iets op zich bir şeyi yüklenmek, 3 elek,
doldurtmak, yerini değiştirmek, iets door iets anders bir şeyin yerine
dönmek, op iemand ( op iets) birine (bir şeye) çarpmak, birine
DOODLEUK z, sakince, pişkince, bir şey olmamiş gibi
DOOFPOT ( ten) şamdan külahi, iets in de stoppen bir şeyi
doorgestoken kararlaştirilmiş bir iştir, bu tesadüf bir şey degildir,
DOSSIER (s) dosya, evraklar, een aanleggen van iets bir şeyi
dubbele iki nokta, ergens een achter zetten bir şeyi noktalamak,
durdurmak, oynatmamak, kimildatmamak, iets bir şeyi durdurmak
dürmek, sarmalamak, iets op een klos bir şeyi makaraya sarmak, 2
dursun, dat ligt aan u zelf size bağlidir, het laten bir şeyi birakmak,
durum, zo iets s öyle garip bir şey, (belachelijk) gülünç, komik, dat is
duruyor, zich op iets laten bir şeyle iftihar etmek, bir şeyden gurur
düşe kalka (bir şeyi elde etmek) met vallen en opstaan (iets bereiken)
düşüncesine dalmak, bir şeyin planini kurmak, op wraak öç almayi düşünmek,
düşünüp taşinmak, (bir şey) hakkinda düşünmek, ik moet er eens over o
düşürmek, het bevreemdt mij dat men zoiets vraagt böyle bir şeyi
duymak, bir şeye kafasina takmak, tasalanmak, bir şeyi evirip çevirmek, over
duymak, bir şeye önem vermek, aldirmak, bir şeyi istemek, hij taalt er niet
duymak, birine saygi duymak, 2 fig/mec tegen iets bir şeyden çekinmek,
een bir çirpida, bir hamlede, met de Franse iets doen bir şeyi
een tegen iemand (iets) birine (bir şeye) karşi önyargili olmak, dat is
een zonder end dipsiz kuyu, yilan hikayesi, sonu olmayan bir şey/iş,
één gedachte sen benden çok yaşayacaksin (iki kişinin ayni anda bir şeyi
een muur bir duvari badanalamak, beyazlatmak, 2 iets ergens op bir şeyi
efkarumumiye, tegen iets maken bir şeye karşi kamuoyu meydana getirmek, 5
eften püften bir şey Het is pet. Het is klote.
eğriltmek, iets bir şeyi eğmek, II gs, (, is ) eğrilmek, bükülmek, (yol)
eksik, er is niets yok, geriye bir şey kalmamiş, onder başka, ayrica,
elde avuçta bir şey kalmamak niets meer overhebben
elini yıkamak 1 handen wassen, 2 mec./fig. (bir şeyden elini çek zijn
elma daha, eens bir daha, iets? başka bir şey? (maar) vijf (sadece)
er een door kafadan biraz noksan, een door iets halen bir şeye çizgi
er is niets te bir şey görünmüyor, görülür bir şey yok, hij ziet bijna
er niets aan toe te voegen ekleyecek bir şeyim yok, 2 (als helper) yardimci
er, hij weet er niets ondan anlamaz, o konudan bir şey bilmez, wat denk
erbij aniden bir şeyi birakmak
ergens bir şeyi yüklenmek
ergens tegenop bir şeyi gözünde büyütmek, iets door de vingers
ergens bij bir şeyi bir şeye eklemek, twee dingen bij elkaar iki şeyi
ergens geen hand naar bir şeye el uzatmamak, yapmak istememek, 3 fig/mec
ergens geen in zien bir şeyde ekmek/kâr görmemek,
ergens niets van bir şeyi iyi yapmamak
ergens van bir şeye şaşirmak II h, hayret, şaşkinlik, baren şaşkinlik
ermez, anlamam, het is değersiz, kötü, dat is (naatje) boktan bir şey,
ERVAN z, ondan, het nemen hevesini almak, bir şeye doymak,
ervaring kennen bir şeyi deneyimden/tecrübeden bilmek, het hoofd (weten)
esasli görüşmek, iets bir şeyi esasli görüşmek
estağfurullah (bir şey değil) Graag gedaan, Niets te danken! 2 (gezegd
eten ? yemek hazir mi? met tets zijn bir şeyi bitirmiş olmak, tamamlamiş
eten masaya getirmek, sofraya koymak, 5 het niet kunnen bir şeyi
etkilemek, (overhalen) iemand tot iets birini bir şeye teşvik
etkisi altinda olmak, een krijgen van iets bir şeyden etkilenmek, onder de
etmek, fig/mec op iets bir şey üzerinde konuşup/düşünüp durmak,
etmek, op iets ingaan bir şeyin detaylarina girmek, het huilen staat hem
etmek, over iets bir şeye söylenmek, miringirin etmek
etmek, ayirt etmek, iets bir şeyi ayirt etmek
etmek, de laatste aan iets leggen bir şeyi tamamlamak, bitirmek, de
etmek, için savaş vermek, tegen iets bir şeye karşi savaşmak, voor een
etmek, iemand (iets) birini (bir şeyi) temsil etmek, 2 (betekenen)
etmek, iemand met iets birine bir şey vermek,
etmek, kamçilamak, kişkirtmak, körüklemek, iemand tot iets birini bir şeye
etmek, op iets bir şeyi üstü kapali ifade etmek, bir şeyi hissettirmek,
etmek, zich aldirmak, aldiriş etmek, hij stoort zich aan niets hiçbir şeye
etmek, zich boos sinirlenmek, zoiets maakt hem boos böyle bir şey onu
etmemiş gibi davranmak, iemand iets door de boren birinin bir şeyini
etmeye çalişmak, çaba/gayret göstermek, iets te grijpen bir şeyi
euf/ört, kafayi bulmak, çakirkeyf olmak, zich ergens over maken bir şeye
evenwicht denge, iets in houden bir şeyi dengede tutmak,
eylemek, ergens het beste van bir şey için elinden geleni yapmak, iemand
ezberde okumak, het in de schoot leggen bir şeye razi olmak, teslim olmak,
ezbere bilmek / (bir şeyi) van buiten kennen, uit het hoofd kennen,
ezbere/gözü kapali/su gibi (bilmek), ergens niet over kunnen bir şeye
felaket bir şey, berbat bir şey, ivirzivir bir şey, eften püften, bir işe
fig/mec baglamak, zijn hoop op iemand (iets) umudunu birine (bir şeye)
fig/mec iets met stilzwijgen bir şeyi sükut geçmek, iemand bij
fig/mec voor iets bir şeye cesaret edememek, bir şeyden çekinmek
fig/mec de gelegenheid tot iets bir şeye imkan sağlamak,
fig/mec doldurmak, zenginleştirmek, süslemek, 2 iets ergens mee bir şeyi
fig/mec dwingen tot) şantaj yapmak, iemand iets birini bir şeye
fig/mec er broeit wat ortalikta bir şeyler dönüyor,
fig/mec ergens vreemd van bir şeye şaşirmak, tegen iemand birine saygi
fig/mec het van iets dragen bir şeyin damgasini taşimak, van de oude
fig/mec iemand iets laten birini bir şeyin dişinda birakmak, iets
fig/mec overdrijven abartmak, şişirmek, iets te zeer bir şeyi çok
fig/mec vastgeroest zijn bir şeye saplanip kalmak
fisil söylemek, iemand iets birinin kulağina bir şey fisildamak
FLARD ( en) paçavra, bez parçasi, iets aan en scheuren bir şeyi
FORCE MAJEUR d, karşi konulmaz güç, dat is elden bir şey gelmez,
FRUTSELEN gs, (frutselde, h, gefrutseld) ergens aan bir şeyi ellemek,
GALLISCH Gallik, Fransaya ait, ergens van worden bir şeye kizmak
gam çekmek, ergens over bir şeyden dolayi kahirlanmak, üzülmek, zich dood
gayret göstermek, didinmek, naar iets bir şeye gayret göstermek, II h,
gayri iradi yapmak, 3 zich niet zijn van iets bir şeyin farkinda olmamak
GEBETEN zijn op iemand/iets birine/bir şeye diş bilemek, birine/bir
GEBUKT gaan onder iets bir şeyin altinda ezilmek, beli bükülmek
geçinmek, iki yakasini bir araya zor getirmek, iets op zetten bir şeye
geçirmek, (v, dieren) dişari çikarmak, 3 zich over iets bir şey hakkinda
geçirmek, iets in hebben bir şeyi mülkiyetine almak, geld para
geçirmek, iets zijn bir şeyin ustasi olmak
geçmek, naar de derde klas üçüncü sinifa geçmek, 2 tot iets bir şey
gedaan ömrümde öyle bir şey yapmadim
GEDENKDAG ( en) (bir şeyin) yildönümü
geen mond ağiz açmamak, bir şey söylememek, susmak, een boekje over iemand
GEHECHT tutkun, bağli, aan iemand/iets zijn birine/bir şeye
GEHOUDEN (yasal) zorunlu, zijn om (tot) iets bir şeyi (yapmaya)
GEKANT zijn tegen iets bir şeye cidd itirazi olmak, bir şeye karşi
GEKNIPT voor iets zijn bir şeye biçilmiş kaftan olmak, çok münasip
GELATEN z, pasifçe, bir şey demeden, karşi koymadan, teslimiyet
gelir, (y)a/e doğru gitmek, op iets bir şeye doğru gitmek, op
gelişigüzel yapmak, bir şeyi çarçabuk yapmak, baştan savmak, prijzen
GEMIS darlik, eksiklik, yetersizlik, een van iets vergoeden bir şeyin
GEMOEID ergens mee zijn bir şey için gerekli olmak, gerekmek, er is
GENOEGEN 1 memnuniyet, tatmin, nemen met iets bir şeyden memnun
GEPORTEERD zijn voor iemand/iets biri /bir şey hoşuna gitmek,
gereksinimi olmak, bir şeye ihtiyaç duymak, b) (rijp zijn) hazir
GESCHAPEN uygun, vasifli voor iets zijn bir şeye çok uygun olmak
geslaagd Almancayi geçtim, Almancayi başardim, in iets bir şeyde başarili
getirmek, aan iets bir şeyi düşünmek, over iets üzerinde
getirmek, animsatmak, iemand ergens aan birine bir şeyi animsatmak,
getirmek, dile getirmek, bir şeye dikkat çekmek,
getirmek, iets met de tanden bir şeyi dişle ezmek, öğütmek
getirmek, iets onder de vegen/schuiven bir şeyi hasir atli etmek, 2
geuren en en vertellen bir şeyi en ince ayrintilariyla anlatmak, hij weet
GEURTJE (s) itir, parfüm, er zit een aan bu işte bir şeyler var
geven birine bir şeyi) layik görmek, (birinin bir şeyini) kiskanmamak,
GEWAG ergens van maken bir şeyden bahsetmek, bir şeyden söz etmek,
gewassen yapilacak bir şey yok, önüne geçilemez, çaresi bulunmaz
GEWEER (geweren) tüfek, fig/mec tegen iets in het komen bir şeye
geweer proberen atip denemek, 4 iemand (yolda) birine bir şey
gewend alişik, alişkin, alişmiş, aan iets zijn bir şeye alişkin olmak,
GEWETEN (s) vicdan, bulunç, iets op zijn hebben bir şeye vicdani
GEWOONWEG z, adeta, bayaği, kolayca, normal bir şey gibi, açikça
gezegend zijn bir şeye sahip olmaktan mutlu olmak
gezicht bir şeyi birinin yüzünden okumak, gözlerinden anlamak
gezien worden! şimdi bir şeye benzedin! şimdi güzel oldun! 2 (begrijpen)
gezond sağlikli görünmek, hoe ziet het eruit? nasil bir şey? neye
GILLER (s) spreekt/kd gülünç bir şey, het is een amma gülünç şey
gina gelmek, bir şey girtlağina gelmek,
girişmek, başlamak, iets bir şeye teşebbüs etmek, bir şeye girişmek,
girmek, uzlaştirmak, uzlaşim sağlamak, ergens in bir şeyde
gisteren heb gezien, Bir şey yapmadım ki üzüleyim, Ik heb niets gedaan
gitmek, daar schiet mij iets te bir şey aklima geliyor,
gitmek, de groene futbol sahasi, op het je worden geroepen a) bir şeyin
gitmemek, bezwaar tegen iemand/iets birine/bir şeye karşi itirazi olmak,
gizlemek, voor iemand iets birinden bir şey saklamak,
GLADWEG z, büsbütün, tamamen, iets vergeten bir şeyi tamamen unutmak
goede op iets hebben bir şeyden iyi anlamak, 3 daar is geen op umut yok,
gönderme, sevk, iets in nemen bir şeyi emanet almak
GOOI ( en) atiş, firlatma, ergens een naar doen a) bir şeye şansini
görmek, iemand (iets) leren a) birini (bir şeyi) tanimak, birini (bir
görmek, esirgemek, birinden bir şeyi sakinmak, kiskanmak
görmemek, fazla önem vermemek, hafife almak, bir şeyi ciddiye almamak, iets
görmemezlikten gelmek, bir şeye müsamaha göstermek, laten göstermek, op
görmemiş, iets laten bir şeyi cevapsiz birakmak, e liefde karşilik
görüşmek, görüş alişverişi yapmak, over iets bir şeyi tartişmak
görüşte olmak, het ergens mee zijn bir şeyi tasdik etmek, iyi
görüşü, iets buiten laten bir şeyi hesaba katmamak, göz önüne
görüşülmemiş, iets laten bir şeye el sürmemek, (onderwerp) laten
görüşüyorum? over iemand (iets) biri (bir şey) hakkinda konuşmak, birinden
göstermek, başirili olmak, dat maakt niets uit bir şey fark etmez, hij gaat
göstermek, bölümlemek, zich in iets bir şeyde uzmanlaşmak, ihtisas yapmak
göstermek, geen voor iets hebben bir şeyi anlamamak, bir şeyi akli
göstermemek, iets met volgen bir şeyi dikkatle izlemek, met grote
gözden uzaklaştirmak, bir şeyi perdelemek, görünmez hale getirmek
göze gelmek, (biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek, in mijn ogen bence, bana
gözle, iets met blote handen doen bir şeyi eliyle yapmak, araçsiz
gözlerini yummak, de ogen sluiten voor iets a) bir şeye göz(ünü) yummak, bir
gözü olmak, birini gözü tutmak, een in het zeil houden birini/bir şeyi
gözünün önünde canlandirmak, bir şeyi gözünün önüne getirmek
GRASDUINEN gs, (grasduinde,h, gegrasduind) ergens in bir şeye
GRUWEN gs, (gruwde, h, gegruwd) van iets bir şeyden tiksinmek,
gürültü, patirti, yaygara, * iets in het roepen bir şeyi oluşturmak,
gurur duymak, bir şeyle iftihar etmek, bir şeyden kivanç duymak, bir şeye
güze sözle bir şeyi geçiştirmek
haber vermek, iemand van iets birini bir şeyden haberdar etmek
haberler, iets maken bir şeyin yalan olduğunu göstermek
hakikatleştirmek, zich iets bir şeyi anlamak, idrak etmek, tasavvur etmek
hakki vb,alana kadar) diretmek, ergens een onder zetten bir şeyi
hale getirmek, işler hale getirmek, iets bir şey yetiştirmek,
halinde, bestuurs yönetim biçimi, iets geven bir şeye şekil vermek, 2
halletmek, bir yolunu bulmak, iemand iets op de spelden birini bir şeye
hangt çani duymuş ama tokmağin nerede olduğunu bilmiyor, bir şeyler duymuş
hangt iets in de bir şeyler olacak gibi, eli kulağinda, in de hangen
HAP ( pen) 1 lokma, 2 isirma, een in iets doen bir şeyi isirmak
HAPPIG düşkün, istekli, arzulu, op iets zijn bir şeye istekli olmak
harfine izlemek, dikkatle takip etmek, noktasi noktasina bir şeyi izlemek,
hassas bir konuyu) bir şeyi geçiştirmek,
hasta olmak, ağir hasta olmak, ergens van worden bir şeye hasta omak, bir
hatirimdadir, hâlâ gözlerimin önünde, zich iets voor de halen bir şeyi
haver tot kennen (weten) bir şeyi tüm ayrintilarina kadar anlatmak, zo
HAVERKIST ( en) yulaf sandiği, erop zitten als de bak op de bir şeye
hebben bir şeye istekli olmak, bir şeye çok ilgi göstermek, bir şeye kulak
hebben birini (bir şeyi) hedeflemek, birine/bir şeye garazi olmak, hij heeft
hebben birini göz önünde bulundurmak, iets in de en krijgen bir şeyin
hebben içinde (söyleyecek) bir şeyi olmak, iets niet over zijn kunnen
hebben korkacak bir şeyi olmamak, het gevaar tehlikeden korkmak, II gs,
hebben om ... bir şeye uyanik ve tez tepki göstermek, 2 duygu, his, ruh,
hebben, ilaçtan bir şey anlamadım, Ik heb geen nut van dit medicijn gehad. 6
hesabma yazmak, iemand iets te hoog birine bir şeyi fazla yazmak,
het oor birinin kulağina bir şey fisildamak II gs, fisildaşmak, fisil
het verkeerde aanpakken bir şeye tersinden başlamak, fig/mec lang
het verkeerde aanpakken bir şeye tersinden başlamak, fig/mec lang
heybet, ihtişam, debdebe, 3 (delicatesse) tatli bir şey, nefis yiyecek,
hiç böyle bir şey duydun mu?
hiçbir şey bedava değildir, hiçbir şey hediye değildir, hij kan niet zien
hiçbir şey niets, (ilgeç ile) nergens,
hiçbir şey onu etkilemez, geen op iemand hebben birine söz geçirememek,
hier niet otobüs burada durmuyor, 2 met iets bir şeyi birakmak, ik ben
hij heeft er niet veel van opgestoken pek bir şey öğrenmemiş,
hij kan er niets aan onun etkisi olmaz, onun yapacaği bir şey yok, wat jij
hizaya getirmek, terzijde bir şeyi kullanmamak, hesaba almamak, göz önüne
hoe denk jij erover? o konuda ne düşünüyorsun? om iets bir şeye
hoe noemje dit? buna ne denir? bunun adi ne? man en paard hiçbir şey
honderd sturen, 6 (birini bir şeye meeslepen, meebrengen, iemand ergens
houd op! kes! yapma! 2 (eindigen) met iets bir şeyi birakmak, bir şeye
houden birini/bir şeyi gözden ayirmamak, çok dikkat etmek, birine/bir şeye
HOUW ( en) 1 (slag) keskin bir şeyle vuruş, 2 vuruş izi, darbe izi,
HUIVERIG voor iets zijn bir şeyden çekinmek
iemand bir şeye (birine) bakmamak, ilgilenmemek, hij kijkt niet naar
iemand maken bir şeyle (biri ile) çok uğraşmak, birine (bir şeye) çok
iets biri (bir şey) hakkinda konuşuyor olmak, iets te zeggen diyeceği
iets yürüyerek birinden (bir şeyden) uzaklaşmak, II g, (, h, )
iets birine (bir şeye) sevgi duymak, een plan plan yapmak, planlamak, 2
iets birini (bir şeyi) savunmak, birine (bir şeye) sahip çikmak, birini
iets op de nemen birine (bir şeye) nişan almak, birini hedeflemek,
in iets bir şey aramak/kariştirmak, 3 (kleine dingen doen) ufak işler
inspecteren gözetmek, kontrol etmek, 5 iets kunnen bir şeyi tahayyül
iyi/kötü davranmak, slordig met iets bir şeye itina göstermemek
kanjer büyük bir şey, een van ... büyük bir ...
Kim bir kimsenin arkasından onda bulunan bir şeyi söylerse gıybet etmiş olur Als iemand praat iets achter de rug van iemand die ze al hebben, dat iemand sets geruchten boven water (tot roddels)
kleven aan iemand/iets) (birine/bir şeye) yapişmak,
levenswijze hayat tarzi, het is geen yakişmaz, yakişir bir şey değil II
lust istek, heves, merak, egilim, ergens in hebben bir şeye istekli
Niemand vroeg jou iets. Sana kimse bir şey sormadı.
niet willen zien) bir şeyi görmek istememek, het staat mij nog voor de ogen
niets hiçbir şey, het is goed voor hiçbir şeye yaramaz kesmek,
öfkelense de bir şey yapmaz) Blaffende honden bijten niet.
om te weten) birine bir şey sormak, dit artikel wordt veel gevraagd bu mal
opruimen temizlemek, toparlamak, iets uit de weg bir şeyi ortadan
over iets bir şeyin altindan kalkamamak, uit zijn nek kletsen/praten
overgeven kusmak, çikarmak, b) (afkeer hebben) bir şeyden tiksinmek, bir
overschakelen geçmek, op iets başka bir şeye geçmek, başka bir şey
ufak bir şey, değersiz bir şey, vele s maken een grote damlaya damlaya
üzerine yikmak, iets aan bir şeyi (y)a/e yüklemek, het ongeluk was te
v, computer) basmak, kâğida dökmek, II gs, ergens op bir şeye dönüşmek,
ya/e karişmak, zich met iets niet kunnen bir şeye katilmamak, uygun
zich tegen iets bir şeye karşi direnmek, karşi koymak

Ana Sayfaya Dön